Dünyada her yıl 2 milyondan fazla kişi, iş kazalarından ve meslek hastalıklarından dolayı yaşamını yitirmekte. ILO’nun tahminlerine göre dünyada her yıl 270 milyon iş kazası gerçekleşmekte ve 160 milyon civarında da meslek hastalığına rastlanılmaktadır.

Türkiye’de 2011 yılı SGK istatistiklerine göre, 69.227 iş kazası sonucu bin 700, meslek hastalıklarından dolayı da10 kişi yaşamını yitirmiştir. Meslek hastalığı tanısı 697 olarak görülüyor. İş kazası ve meslek hastalıkları neticesinde toplam 1.772.900 iş günü kaybedilmiştir. Oysa İLO istatistiklerine göre iş kazaları sonucu ölenlerin sayısı Meslek hastalığında yaşamını yitirenlere çok yakın. 2006-2008 Ulusal İSG Konseyi her yıl meslek hastalığı tanısını yüzde 500 artırmayı hedef olarak koymuştu. 2006 da 400 olan meslek hastalığı sayısı hala 600 ü bulamadı. Üzülecek bir tablo.

ILO’nun araştırmalarına göre iş kazalarının ve meslek hastalıklarının maliyeti dünyanın gayri safi hasılasının yüzde 4’ü kadar olduğunu göstermektedir. İş kazası ve meslek hastalıklarının Türkiye’ye maliyetinin, TÜİK’in 2011 yılı GSYH rakamlarına göre 51 milyar Türk Lirası olduğunu söyleyebiliriz.

Yine SGK istatistiklerine göre Türkiye’de sigortalı çalıştıran işletmelerin yüzde 98,1’i 1-49 arasında sigortalı çalıştıran küçük işletmelerdir. Meydana gelen kazaların yüzde 51,4’ü ise Türkiye işletmelerinin yüzde 98,1’ini oluşturan küçük işletmelerde meydana geliyor. İş kazalarının yüzde 24,6’sı 50-249 arasında sigortalı çalıştıran orta büyüklükteki işletmelerde meydana gelmiş. Sonuç olarak 2011 yılı iş kazalarının yüzde 76’sı KOBİ’lerde gerçekleşmiştir.

2011 yılı SGK istatistikleri, iş kazalarının yüzde 41,5’inin metal sektöründe, yüzde 12,5’inin kimya sektöründe, yüzde 15,3’ünün maden sektöründe ve yüzde 11,2’sinin inşaat sektöründe meydana geldiğini göstermektedir. Yıllardır iş kazaları sonucu ölen her üç kişiden birinin inşaat sektöründe meydana gelmesi ve ölüm oranlarında inşaat sektörünün hep birinci sırada yer alması tartışılmalı. En sorunlu sektör inşaat sektörü, İş kazaları ve meslek hastalıklarının istatistikleri bile gerçeği yansıtmıyor.

On yıldır getirilmeye çalışılan sistem alarm veriyor. Kimileri siyasi, sosyal ve ticari rant peşinde, diyalog yalnız işverenler ile sürdürülüyor. Çalışanlar ve örgütleri yok sayılıyor.

OSGB’lerin iş sağlığı ve güvenliği alanını piyasalaştıracaklarını söyleyenler haklı çıktılar. Oysa OSGB’lerin bu hale gelmeleri önlenebilirdi. Her hukuk fakültesi mezunu noter olamıyor, Her isteyen istediği yerde hastane ve tıp merkezi açamıyor, kuralları var. İlk yardım merkezleri eğitim ücretlerini canlarının istediği kadar alamıyorlar, bir taban fiyatları var. OSGB’lerde verilen hizmet bir kamu hizmeti olduğuna göre, OSGB açacak ticari firmanın çoğunluk hisse sahibinden en az beş yıl A sınıfı İş Güvenliği Uzmanlığı yapmış olması şartı istenmeli.

İş Güvenliği uzmanlarının görevlerini yapabilmeleri için çalışma süreleri hesaplanır iken gerekli süreler doğru dürüst hesaplanamaz. 2004 tarihinde çıkarılan ilk yönetmelikte bu süreleri doğru hesaplayanlar, bugün bu çalışma sürelerini belirleyenler, uzmanlık görevini yapılamaz kadar neden düşürürler.

İzmir Tabip Odası Kırmızı OSGB kavramını ortaya attı etik kuralları ve mevzuatı hiçe sayan bu Kırmızı OSGB’lerin çoğalmasının önüne geçmek iki satırlık bir yönetmelik değişikliği ile mümkün iken neden yapılmaz.

İş kazalarının ve meslek hastalıklarının maliyetleri tahmin edilebilse de, gerçekleşen ölümlerin maliyeti tahmin edilemez, çünkü söz konusu insan hayatıdır. Ölen her çalışanın arkasında en az beş kişinin de öldüğünü düşünmeliyiz.

İş sağlığı ve güvenliği için devlet, işveren ve çalışan el ele vermezse iş kazaları ve meslek hastalıkları artarak devam edecektir.

Mesut TORAMAN
A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı

İSGDEM ve OSGBMED
Yönetim Kurulu Başkanı

Yorumlar