Aynı amacı gerçekleştirmek üzere kurulmuş derneklerin bir araya gelmeleri için federasyon kurmaları gerekiyor. Ülkemizde dernek sayısının bolluğu yanında dernek üyesi sayısının az olması konusunu tartışmak gerekir.
Dernekleri sivil toplum kuruluşları olarak ifade ediyoruz. Avrupa’da ise NGO olarak adlandırılıyorlar. Nedeni Avrupa’da devletin bir yasasına tabi olmadan kurulmuş olmaları. Derneklerimizin tabi olduğu bir kanunu var. İlgili Kanunlarına göre kurulup çalışmalarını sürdürmek durumundalar. Derneklere sivil toplum örgütü demek pek doğru olmuyor. Gönüllü kuruluşlar dersek daha doğru olabilir düşüncesindeyim. Cemaatlerin kuruluş ve işleyişlerinin Kanunla düzenlenmemiş olmaları nedeni ile cemaatlere NGO demek daha doğru olur. 1980 öncesi meslek odaları, dernekler ve vakıflara ‘demokratik kitle örgütleri’ denilirdi. Nedeni, bu örgütlerin yönetimlerinin demokratik bir şekilde seçimle geliyor olmaları idi.
Bakanlığın üst düzey bir yöneticisine, iş sağlığı ve güvenliği çalışanlarının niye derneklere üye olmak istemediklerini sorduğumda “Mesut Bey siz örgüt diyorsunuz başka bir isim bulun” demişti. Arkadaşlara dernek yerine cemaat mi desek diye sormuştum. Gülümseyerek iyi olur demişlerdi. Çünkü toplumun her kesimine cemaat kelimesi daha sıcak geliyordu. Şimdi İSG cemaati demenin de örgüt demenin de sakıncalı olduğunu düşünüyorum.
Geç de olsa iş sağlığı ve güvenliği alanında çalışanların illerde kurdukları derneklerinin bir federasyon etrafında birleşmeleri genel kabul gördü. Bursa, İstanbul ve ardından bir araya gelen iş sağlığı ve güvenliği çalışanları dernekleri, federasyon kurmak üzere çalışıyorlar.
Derneklerin bir merkezde kurulduktan sonra aşağıya doğru şube ve temsilcilikler açarak örgütlenmesine merkezi örgütlenme diyoruz. Türkiye’de bu yöntemi seçen örgütlenmelerde yönetimlerin demokratik olarak oluşamamaları nedeni ile ticaret ve siyaset virüsü kolayca yakalanmalarına neden oluyor. Bu iki virüs örgütleri itibarsızlaştırmakta ve yok etmektedir. Bu virüsler kişilerin örgütlere karşı güvensizlik duymalarını ve örgütlerden uzaklaşmalarına neden olmaktadır.
Diğer bir örgütlenmeye demokratik örgütlenme diyoruz. Yerelde örgütlenip, yerelde kalıyorlar ki onlar da güçlü bir birlik oluşturamıyor ve yeteri kadar etkin olamıyorlar.
Diğer bir örgütlenme modeli ise, demokratik merkeziyetçilik ilkesini benimseyen bir örgütlenme biçimi. Yerelde aynı amaç ve aynı üye profiline sahip olarak örgütleniyorlar. Belirli bir sayıya ulaştıklarında bir araya gelerek federasyonlarını kuruyorlar. Bu modelin mevzuatımızda ve uygulamalarda yer almış olması, demokratikliğinin yanında merkezi olarak ta örgütlenmeleri nedeni ile savunduğum bir model. Bu sürecin zaman alması ve belirli sayıda derneklerin kurulmasının beklenilmesi dezavantaj olarak görülse de daha sağlıklı bir model.
İş Sağlığı ve Güvenliği alanında çalışan; iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi, diğer sağlık personeli, İSG Eğiticisi ve akademisyen, çalışan temsilcisi ve destek elemanlarının yer alabildiği derneklerin, şimdi bir federasyon kurma çalışmalarına başlamış olmaları sevindirici. Emeği geçenlere teşekkürler. Kurulan derneklerde ortak sağlık güvenlik birimi ve eğitim kurumları sahiplerinin de yer almış olması bu derneklerin illerinde İSG çalışanlarına güven verdiklerinin bir göstergesi.
Bu günlerde merkezi olarak iş sağlığı ve güvenliği profesyonellerini örgütlüyorum. Federasyon kuruyoruz, size başkanlık vereyim diyenler çıkmaya başladı.
İSG çalışanları, bu kişilerin bugüne kadar iş sağlığı ve güvenliği alanında çalışıp çalışmadıklarını gerçek niyetlerinin ne olduğunu sorgulamaları gerekir. Bu yolla kendilerine siyasi ve ticari bir rant sağlamak niyetleri olabilir mi diye sorgulamalarını öneririm?
Mesut TORAMAN
A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı
İSGDEM ve OSGBMED
Yönetim Kurulu Başkanı